Kendin Olmak…

0c9e44b93647e376b400fa28db601e7e

Seni sen yapmaktan alıkoyan en önemli engel korkularındır. Senin sen olmanı sağlayan şeylerin aslında seni sen yapmaktan uzaklaştıran şeyler mi olduğuna dair bir farkındalık geliştirmedikçe bunu asla bilemezsin. Sen olman sanrısı içinde tutunduğun ve vazgeçmediğin bir sürü eylem ve düşüncen gerçekte sana ait olmayan yanılgılardan oluşurlar. Yanılgılar bağımlılıkları yaratır ve bağımlılıkların ana besini korkudur. Korkuların seni sen yapmaktan alıkoyar çünkü asılı kaldığın bir kimliğin, asılı kaldığın bir inancın, asılı kaldığın bir düşüncenin, seni sen yaptığı sanrısı içindesindir. Varolabilmek çok güçlü bir arzudur. Asılı duran sanrılar altında varolduğumuza inanmak varoluşun belki en kısa ama en gerçek olmayan yoludur. Ego varolma hezeyanları içinde yanılgılardan oluşan eylem ve düşüncelerin kontrolüne kolayca girdiğinde varolmuşluk hissi içinde zihin gizliden gizliye bağımlılık mekanizmasının kontrolüne geçer. Binbir yüzü olan bağımlılık mekanizması kendini beslemenin yolunun korkular olduğunu asla sana belli etmez. Sanki kurbanlarını uyandırmak istemeyen bir canavar gibidir, ta ki sen sen olmanın farklılığı ile barışıncaya ve kendin olmayı göze alıncaya kadar.

                                                                                                                                      Dilâra B.Efeoğlu

 

https://www.instagram.com/dilarabasarefeoglu

 

Trajedi bu;

3fe5f284887e98cbb4f8e51fa16432e0

Trajedi bu; özgürlüğün karmaşası; onu kazandırmak ya da kaybettirmemek üzerine kurulu, sen kazanmaya ya da kaybetmemeye çalıştıkça bir başka esaretin hızlıca çizdiği sınırlarda yok oluyor olduğunu aklından bile geçirmezsin. Bir başkasının, senin zihninin parçalarını istediği gibi yerleştirmesine izin veriyor olmanın, sana kim olduğunu, ne olduğunu, neye inanman, neye inanmaman gerektiğini düşündürmesi ile başladığını görmemek, görememek ile bir varoluş sanrısı altında gelir yokoluş. Seni diğerlerinden bağımsız yapan şeye sahip olduğun bilinci asla sana altın bir tepsi içinde sunulmaz, ta ki sen… oysa özgürlüğün zihninde seni diğerlerinden bağımsız yapan şeye sahip olmanda olduğunu ansızın anlayana dek…

Dilâra B. Efeoğlu

Yıldız Tozu

Bitişikti her şey birbirine…
Bir pırıltıydı aradığı; tutunduğu, yaslandığı sönük renklerde, bulamadı
Kendi parıltısıydı üzerine yağan, mümkündü, göremedi
Oysa, oysa bir yıldız tozuydu insan…bilemedi…

Dilâra Efeoğlu

dilara

 

Anahtarsız kilit altında mı özgür zihinler,
Kendi fakirliğine mi avuç açmış yürek,
Duvarlarla mı bölünmüş yol,
Yankısız mı kalmış geçmişler…

 

007ff3223e8f4a222af22dcf3c82e780

Lesley Oldaker

Sen

 

Masaaki Sasamoto paintings

Masaaki Sasamoto

Sen uzatabileceğin ellerinin olduğunu hatırlayana kadar uzanacağım ellerine,
Sen görebileceğin gözlerinin olduğunu anlayana dek fark ettireceğim sana kendini,
Ve sen varabilinceye kadar kendine yürüyeceğim seninle adım adım,
Sen duyumsayana değin kalbinin rengini ışıktan parça olacağım tüm kırıklarına,
Ve sen kendi renginde açan bir çiçek olana değin güneş olacağım dallarına…

Dilâra Başar Efeoğlu

Gündüz kuşu…

Gecenin karanlığı ki bir gündüz kuşunun ötüşünün kıyısı kadarken,
Ne karanlık geçebilir sabaha, ne de duyulmaz olur ötüşler,
Unutmazsa kuşlar kıyılara varmayı…

Dilâra Başar Efeoğlu

birdsonwire2

Hayat bana müsade…

Christian Schloe

Christian Schloe

Acı; kaybettiğin cevabı bulmanın bir sorusu olma yakarışından başka bir şey değilken, öfke; acıdan kaçmanın arka sokağıyken, oysa yerine daha çabuk varan, mutsuzluk; kapısız, duvarsız bir mabede diktiğin parmaklık kadar uzaklıkken zihninden kalbine, hayat bana müsade; varolmanın çetin savaşında yokluğumu kazanmaya, olanaksızı diriltmeye, gündüzü yıldızlarla aydınlatmaya, çaresiz bir çocuğun eremediğim gözyaşlarında tane tane acizliğime ağlamaya, yüzünü gökyüzüne dönmüş her güvercini bir de ben salmaya…

Dilâra Başar Efeoğlu

kendine yürüyecek kadar adım varken…

Leonardo da Vinci 15 Nisan 1452, İtalya  2 Mayıs 1519, Fransa

            Leonardo da Vinci
    15 Nisan 1452~2 Mayıs 1519

Hiç kendine gülmeyi becerememiş insanların mayasından mutsuzluğun hamuru, sadece kusursuz olanın sevilmeye değer olduğunu düşünmek kadar değersizleştirdiği özünde bihaber olmak ekili kusursuzluğun tohumu ile büyüyen benliğinden…
Oysa yok olmak ile varolmak arasındaki o ince çizgisizlikte kendini görecek kadar aydınlık, kendine yürüyecek kadar adım varken…

Dilâra Başar Efeoğlu

Hem varmışcasına hem yokmuşcasına…

Johannes Vermeer 1632 - 1675

Johannes Vermeer
1632 – 1675

Hem varmışcasına hem yokmuşcasına
Hem ararcasına hem bulmuşcasına
Hem yalnızcasına hem kalabalıkcasına
Hep senmişcesine hep başkasıymışcasına
Bir noktaymışcasına bir soruymuşcasına
Zaman sana sen zamana karışırcasına
Hem rüyamışcasına hem uyanmışcasına

Solur hayatta kendini insan…

Dilâra Başar Efeoğlu

Yücelere doğru

Paul Gustave Dore 1832-1883 Fransa

Paul Gustave Dore
1832-1883 Fransa

Tek bir taşın bile yerini değiştiremiyorsan benliğinde,
Öylece demir atmışsan günün geçici zevklerine,
Ve korkuyorsan, engin dalgalarıyla ruhun denizine yelken açmaktan,
Ar gibi geliyorsa sana umman’da bir damla olmak, umman’la bir,
Hürmet ise bir mâna ifade etmiyorsa sende, yücelikler için,
Kibirden yüz çevirmişse gözün, gönlüne; hiç acımadan,
Zayıf halkadır varlığında; ne sen çıkabilirsin yukarı,
Ne kimse seni yukarılara taşıyabilir…

Dilâra Başar Efeoğlu