Sen

 

Masaaki Sasamoto paintings

Masaaki Sasamoto

Sen uzatabileceğin ellerinin olduğunu hatırlayana kadar uzanacağım ellerine,
Sen görebileceğin gözlerinin olduğunu anlayana dek fark ettireceğim sana kendini,
Ve sen varabilinceye kadar kendine yürüyeceğim seninle adım adım,
Sen duyumsayana değin kalbinin rengini ışıktan parça olacağım tüm kırıklarına,
Ve sen kendi renginde açan bir çiçek olana değin güneş olacağım dallarına…

Dilâra Başar Efeoğlu

Aşk

Bir bulutlu gece, üzeri örtülmüş ayışığı, sarı gölgelerde yaşar aşk…
Karanlıkta bir mum, alev kırmızımsı seyredalmış gölgesini, için için yaşar aşk…
Küflenmiş zaman, terk etmiş gölgesini hayat, suskunun kokusunda yaşar aşk…

Dilâra Başar Efeoğlu

1a2403edf0739dea2d22eb5945aa785d

Ohara Koson  1877–1945 Tokyo

Hayat bana müsade…

Christian Schloe

Christian Schloe

Acı; kaybettiğin cevabı bulmanın bir sorusu olma yakarışından başka bir şey değilken, öfke; acıdan kaçmanın arka sokağıyken, oysa yerine daha çabuk varan, mutsuzluk; kapısız, duvarsız bir mabede diktiğin parmaklık kadar uzaklıkken zihninden kalbine, hayat bana müsade; varolmanın çetin savaşında yokluğumu kazanmaya, olanaksızı diriltmeye, gündüzü yıldızlarla aydınlatmaya, çaresiz bir çocuğun eremediğim gözyaşlarında tane tane acizliğime ağlamaya, yüzünü gökyüzüne dönmüş her güvercini bir de ben salmaya…

Dilâra Başar Efeoğlu

Dal sen, kuş sen…

Imao Keinen 1845-1924

Imao Keinen 1845-1924

Tutundukları daldan ayrılmaya cesaret edebildiklerinde öğrenirler kuşlar uçmayı…
Oysa ne çok tutunduklarımız var, kendimizde kendimize dair…
Geçmişe tutunmuşluklarına hapsederken, geleceğe tutunmuşluklarında değersizleştiriyorsun yaşadığın anları,
Korkularına teslim oluyor, yanılgılı doğrular, sorgulanmamış inançlar, ezberlenmiş davranışlar arasında geçişlerde azaltıyorsun kendini,
Sevilmeye tutunuyor ve severek tutunduğunu sanıyorsun, hep unutuyorsun asıl sevginin özgür yüreklerde yeşerdiğini,

Dal sen, kuş sen… dalından ayrılabilen kuş özgürdür…
Ve; ve uçmaktan asla vazgeçmez bir kere uçan kuşlar…

Dilâra Başar Efeoğlu

Kuştan sorsaydı ağaç yüceliğini

Henry Alexander 1860-1894

Henry Alexander
1860-1894

Dallarına konan kuştan sorsaydı ağaç yüceliğini,
yücelik kuşun mu ağacın mı olurdu ?
Kondukları ağacın dallarında arasalardı kuşlar gökyüzünü,
gökyüzü ağacın mı kuşların mı olurdu ?
Zirvesine düşen kar tanesinden bilseydi dağ yüceliğini,
ululuk kar tanesinin mi dağın mı olurdu?
Yağdıkları dağın zirvelerine bağlasalardı kar taneleri özgürlüklerini,
özgürlük dağın mı kar tanelerinin mi olurdu ?

Dilâra Başar Efeoğlu

Eşsizliğini taşıyandır içsel özgürlüğün

Elizabeth Jane Gardner 1837 - 1922

Elizabeth Jane Gardner
       1837 – 1922

Bir yok oluş, bir kayboluş sanısı değil midir şu biz insanoğlunda varolan bu denli büyük özgürlük kaygısı ve kendinden ayrı tüm diğerlerini var saymadıkça kendini yok saydığından bi haber oluşu.
Özgürlüğün karmaşası bu; kazanmaya ya da kaybetmemeye çalıştığın benliğini sınırları hızlıca çizilecek olan bir dışsal (görünüşsel) özgürlük ile varedeceğini sanmak,
Sonsuz sayıdaki parçalarından biri olduğu sonsuz büyüklükte bir puzzle olarak varsayabilirde evreni, bütünün kendisi olduğunu varsayamaz bir türlü. Hep bir ayırmak, hep bir ayrılmak, bu ebediyet deryasından azaltmak niye kendini. Bütüne dair olmak ait olmaktan daha az değilmiş gibi.
Oysa asıl özgürlük ancak varoluşun bütününü görmeye, yaratılışın içsel sesini duymaya başladığında kazandığın özgürlüğündür. Sadece içsel özgürlüğünü sağlama yolundaki insandır kendini tabiattaki tüm ahenkten ayırmadan yerini, bütünlüğünü görebilen.Ve bu bütünü görebilen insan gerçek özgürlüğüne yürüyor demektir. İçselleştirilmiş özgürlüğün ne sınırı vardır ne de sınıra ihtiyacı, varlık sebebinden uzaklaşmaksızın sende sen olmanın kudretini, verdiğin ve aldığın değer yargılarının yüksekliğini, eşsizliğini taşıyandır içsel özgürlük. Varoluşu bulmaktır varlığında…

Dilâra Başar Efeoğlu